,

Kitty Genovese Sendromu veya Seyirci Etkisi

Hüseyin Emre Çay Bolca insanın yaşadığı bir yerleşim yerinde gece saatlerinde yürüyorsunuz. Sokakta kimse gözükmüyor ancak aralarından yürüdüğünüz binaların ışıklarının yanıyor olması ve hatta bazı pencerelerde insanların görünüyor olması sizi güvende hissettiriyor. Birden tanımadığınız ve kendi başınıza zapt edemeyeceğiniz biri tarafından saldırıya uğruyorsunuz ne yapardınız? Sanırım bir çoğunuzun bu soruya vereceği cevap aynı olacaktır: Yardım…

By.

min read

Hüseyin Emre Çay

Bolca insanın yaşadığı bir yerleşim yerinde gece saatlerinde yürüyorsunuz. Sokakta kimse gözükmüyor ancak aralarından yürüdüğünüz binaların ışıklarının yanıyor olması ve hatta bazı pencerelerde insanların görünüyor olması sizi güvende hissettiriyor. Birden tanımadığınız ve kendi başınıza zapt edemeyeceğiniz biri tarafından saldırıya uğruyorsunuz ne yapardınız?

Sanırım bir çoğunuzun bu soruya vereceği cevap aynı olacaktır: Yardım çağırmak!

Çünkü; sesinizi duyurabilecek kadar bağırdığınızda, sizi duyan insanların bu yardım çığlıklarına sessiz kalmayacağını ve size yardım etmek adına harekete geçeceklerini varsayıyor olmalısınız.

Olması gereken de bu gibi görünüyor ancak bu varsayımın toplumsal hayatta bir karşılığı olduğuna emin miyiz ?

Kitty Genovese olayı tam da yukarıda bahsettiğimiz koşullarda, 13 Mart 1964’te New York’ta gerçekleşti. Gece saat 3.20’de başlayan saldırı Kitty Genovese’nin defalarca yardım çığlıkları atmasına rağmen yarım saat boyunca kimsenin müdahale etmemesi sonucu Kitty Genovese’nin hayatını kaybetmesiyle sonuçlandı. Polis kayıtlarına göre olaya doğrudan tanıklık eden 38 kişi vardı ve ilk defa 3.50’de polis arandı. Olaya tanıklık eden 38 kişiye neden müdahale etmedikleri sorulduğunda ise kimisi korktuğu için, kimisi sevgililer arasında yaşanan bir tartışma olduğunu düşündüğünden, kimisi ise yorgun olduğundan müdahale etmediğini söyledi.

Olaya dışarıdan bakıldığında kan dondurucu ve akıl dışı gözüktüğü aşikar. Ancak bir çoğumuz günlük hayatımızda bu şiddette olmasa bile benzer olaylar yaşamıyor muyuz? Ciddi anlamda yardıma muhtaç olduğu belli olan insanların yanından nasıl olsa biri yardım eder benim acelem var diyerek geçmiyor muyuz? Gece vakti dışarıdan bir silah veya tartışma sesi işittiğimizde ilk işimiz polisi aramak mı oluyor yoksa kayda değer bir olay olsa elbet biri polisi arardı diyerek geçiştiriyor muyuz?

İşte ismini yukarıda bahsettiğimiz olaydan alan Kitty Genovese sendromu veya sosyal psikolojide kullanılan adıyla Seyirci Etkisi kavramları tam da bu ikinci ihtimale çoğunlukla daha meyilli olduğumuzu açıklamak için kullanılıyor. Latané ve Darley, neden bu şekilde düşündüğümüze dair araştırmalar yürüttüler ve çeşitli deneyler yaptılar. Bu çalışmalardan çıkan sonuçları üç maddede şu şekilde özetleyebiliriz:

1) Sorumluluk dağılımı

Darley ve Latané (1968); bir acil durum tasarlayarak, katılımcıların yardım almasının ne kadar sürdüğünü ölçtüler. Üniversite öğrencileri, “yüksek stresli, yüksek kentsel ortamda” öğrenme odaklı bir tartışma yapılacağı gerekçesiyle bir odaya alındı.

Bir tartışma turundan sonra, katılımcılardan biri tartışmanın ortasında bir “nöbet” geçiriyordu; üniversite öğrencisinin oda dışında bulunan araştırma görevlisinden yardım alması için geçen süre ölçüldü. Altı dakika sonunda öğrenci yardım alamadığında deney sonlandırıldı.

Darley ve Latané (1968), tartışmada ne kadar çok “insan” varsa deneklerin yardım almalarının o kadar uzun süreceğine inanıyordu. Sonuçlar bu hipotezle uyumluydu. Grup ne kadar küçükse “mağdurun” zamanında yardım alma olasılığı da o kadar yüksekti.

Darley ve Latané, bunun muhtemel sebeplerini üç maddede özetlediler.

  • Yardım etme ahlaki yükümlülüğü yalnızca bir kişiye değil, acil duruma tanık olan tüm gruba düşüyor.
  • Yardım etmemenin vicdani yükümlülüğü gruptaki üye sayısı arttıkça daha mazur görülebilecek şekilde paylaşılıyor.
  • Gruptaki başka bir kişinin yardım teklif edeceğine inanılıyor.

2) Yargılanma Korkusu

Bireyler, acil yardıma ihtiyacı olduğu düşünülen bir kişiye yardım etme kararı almadan önce yapacakları eylemin doğurabileceği muhtemel sonuçlardan endişelenebilirler. Örneğin; toplumumuzda sık sık vuku bulan karı-koca veya partnerler arasında yaşanan kavgalara müdahale edildiğinde, müdahale eden kişiye karşı tepki alındığını sık sık duyarız.

Bu tarz tepkiler müdahale eden kişinin toplumdaki itibarını zedeleyebilir veya kişiyi utanç durumuna sürükleyebilir. Bazen bizden bağımsız gelişen bir olaya verdiğimiz tepkinin sonuçları itibarımızı zedelemekle kalmayıp, bizi işlenen bir suça ortak da edebilir. Bu gibi endişeler bireyleri acil durumlarda olaylara müdahale etmekten alıkoyabilir.

3) Çoğulcu Cehalet

Bireyler; kendi düşünce ve inanç yapıları olaya müdahale etmelerine gerektiriyor olsa bile içinde bulundukları kalabalığın diğer üyelerinin tepkisizliklerini olayın olağan olmasına yormalarına sebep olabilir. Diğer bir deyişle bireyler; kimsenin tepki vermiyor oluşunu, kendilerinin olayı yanlış değerlendiriyor olmalarına yorabilirler. Doğru değerlendirdiklerine emin ve olayın müdahale edilmesi gereken sıradışı bir olay olduğunu düşünseler bile kimsenin olaya tepki göstermediği bir durumda ortaya atılmaktan çekinebilirler.

Öğrencilik hayatımızda bunun en bariz örneğini şu şekilde yaşarız: Anlaması güç bir ders esnasında öğretmen; ‘’Sorusu olan var mı ?’’ veya ‘’Anlamadığınız bir yer var mı ?’’ gibi bir ifade kullandığında, kimse el kaldırmıyorsa yetersiz görünme endişesi bizi de el kaldırmaktan alıkoyabilir.

Yukarıdaki maddeler; acil bir yardım gereksinimi durumunda kalabalığın içerisindeki bir bireyin olaya neden müdahale etmediğinin muhtemel nedenleri olabilir. Ancak, bu nedenleri aşılamaz veya engellenemez bir toplumsal kanun gibi görmek sağlıklı bir bakış açısı değildir.

Bu tarz durumlar üzerimize düşen belki de olaya şahit olan ilk ve tek kişiymişizcesine harekete geçmek ve elimizden geleni yapmaktır. Nitekim, bunun örnekleriyle de sık sık karşılarız. Boğulmak üzere olduğu anlaşılan bir bireyin, halktan birinin suya atlayarak kendisini kurtardığı ve ardından halk kahramanı ilan edildiği gibi haberlere hepimiz rastlamışızdır.

Olaya aniden müdahale edebilecek kadar hızlı düşünemediğimiz veya müdahale etmenin elimizden gelmediği durumlarda ise en azından yardıma muhtaç kişinin sesi olarak diğer insanları harekete geçirerek olayın ciddiyetini kavramalarını ve yardıma muhtaç kişiyle empati yapmalarını kolaylaştırabiliriz.

Kimsenin yardım etmeye muktedir olamayacağı ender vakalarda ise yardıma muhtaç kişinin bir gün kendimiz olabileceği ihtimalini göz ardı etmeyerek en azından polis/ambulans gibi kurumlara yardım çağrısında bulunup olayı yetkili mercilere duyurabiliriz.

Faydalanılan Adresler:

LATANÉ, B., & DARLEY, J. M. (1969). BYSTANDER “APATHY.” American Scientist, 57(2), 244–268. http://www.jstor.org/stable/27828530

https://www.psychologytoday.com/us/basics/bystander-effect

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir