Miray Çelebi
Halil Cibran’ın Kum ve Köpük kitabındaki şu satırlar ile yazıya başlamak istiyorum ”Kadehim boşken doluluğunu umursamam ancak yarı doluyken yarı doluluğuna kederlenirim”. Cibran, bireylerin sahip oldukları şeylere alışma ve kayıp yaşadıklarında bu eksikliklerin farkına varma eğilimlerini ortaya koyar. Bu düşünce, psikolojide hedonik adaptasyon olarak bilinen kavramla doğrudan ilişkilidir. Cibran’ın sözleri, hedonik adaptasyonun bu dinamiklerini şiirsel bir biçimde özetler: Kadeh doluyken yani yaşamda tatmin yüksekken birey sahip olduklarının farkında olmaz, ancak kadeh yarıya indiğinde eksiklik hemen gözle görülür hale gelir. Bu yazı, Cibran’ın bu anlamlı ifadelerini, hedonik adaptasyonun psikolojik temelleriyle birleştirerek mutluluğun sürekli ve değişken doğasını incelemeyi amaçlamaktadır.
Hedonik adaptasyon, bireylerin olumlu ya da olumsuz yaşadıkları olaylara hızla alışma eğilimidir ve mutluluğun sürekliliği konusunda önemli bir soruyu gündeme getirir: Sonsuz mutluluk mümkün müdür? İnsanlar yaşamlarında istedikleri hedeflere ulaştıklarında başlangıçta büyük bir tatmin duygusu yaşarlar. Ancak zaman geçtikçe bu duygu azalır ve bireyler tekrar aynı duyguyu elde etmek için başka hedefler peşinde koşmaya başlarlar. Bu durumu anlamak için, psikolojinin temel kavramlarından biri olan ‘hedonik adaptasyon’ (ya da diğer adıyla adaptasyon düzeyi teorisi) devreye girer. Bu kavram, ilk kez Brickman ve Campbell (1971) tarafından ortaya konmuş ve insanların yaşamlarındaki değişikliklere nasıl alıştıkları incelenmiştir. Özellikle, zenginlik veya başarı gibi dışsal faktörlerin insanlar üzerindeki uzun vadeli etkilerinin sınırlı olduğunu göstermiştir. Hedonik adaptasyon, psikolojik olarak, beynimizin sürekli olarak mutluluk seviyesini dengeleme çabasından kaynaklanır. Dopamin, beynin ödül sisteminde önemli bir rol oynar. Yeni bir deneyim veya başarı elde ettiğimizde dopamin salgılanır ve bu da mutluluk hissimizi tetikler. Ancak beynimiz, bu seviyeye hızla alışır ve aynı etkinin devamı için daha büyük uyarıcılara ihtiyaç duyar. Bu durum, bireylerin daha fazla arzu etmelerini, yeni hedeflere yönelmelerini sağlar. Örneğin, büyük bir başarı elde eden bir kişi, kısa süre sonra bu başarının eski heyecanını hissetmez ve daha büyük bir başarıya ulaşmayı arzulayabilir. Bu sürekli peşinden koşma hali, mutluluğun sürekliliği konusunda önemli sorular doğurur. Sonsuz mutluluk, sürekli bir tatmin duygusu yaratmak, genellikle zordur çünkü hedonik adaptasyonun doğası gereği insanlar, sahip oldukları şeylere alışırlar ve bu durum, insanların zaman içinde daha fazla haz aramalarına yol açar. Ancak mutluluk, yalnızca bu geçici hazlardan ibaret değildir. Pozitif psikoloji alanında yapılan araştırmalar, mutluluğun kalıcı olabilmesi için daha derin, anlamlı deneyimlerin gerekli olduğunu savunur. Martin Seligman’ın ‘PERMA Modeli’ (2011), mutluluğun sadece bireysel tatmin ve hazlarla değil, anlamlı ilişkiler, bağlılıklar, başarı ve toplumsal katkılarla sürdürülebileceğini vurgular. Bu modelde, mutluluğun daha sürdürülebilir hale gelmesi için bireylerin yaşamlarında anlamlı hedefler belirlemeleri ve sosyal bağlarını güçlendirmeleri gerektiği belirtilir.
Bunun yanı sıra, minnettarlık hissi de hedonik adaptasyonun etkilerini dengeleyebilir. Günlük yaşamda küçük şeylere şükretmek, beyin kimyasını pozitif yönde etkileyerek, bireylerin daha uzun süreli mutluluk hissi yaşamasını sağlayabilir. Günün sonunda, sahip olduğumuz şeylere odaklanmak, başarıların ötesinde anlam bulmak, bireylerin mutluluğunu sürdürülebilir kılabilir. Örneğin, sabahları güneşin doğuşunu izlemek veya sevdiklerimizle vakit geçirmek gibi basit ama anlamlı anlar, anlık hazlardan daha derin bir tatmin yaratabilir. Mihaly Csikszentmihalyi’nin “akış” (flow) kavramı da, mutluluğun sürekliliğini sağlamak için önemli bir başka faktördür. Akış, bireylerin tamamen bir aktiviteye odaklandığı, zamanın nasıl geçtiğini fark etmediği bir zihinsel durumdur. Bu tür deneyimler, bireylerin sadece haz odaklı mutluluktan daha fazlasını, derin bir tatmin ve anlam duygusunu deneyimlemelerini sağlar. Akış, yalnızca kişisel başarılarla değil, aynı zamanda başkalarına katkı sağlama ve toplumda bir fark yaratma amacıyla da yaşanabilir.
Hedonik adaptasyon, mutluluğun kalıcı olmadığı gerçeğini ortaya koyar. Ancak, mutluluğun sürdürülebilir olabilmesi için daha derin ve anlamlı deneyimlere odaklanmak gerekir. Hazların ötesinde, bireylerin yaşamlarını anlamlandırmaları, güçlü sosyal bağlar kurmaları ve içsel olarak tatmin olabilecekleri hedeflere yönelmeleri, uzun vadeli mutluluğu sağlayabilir. Yani, mutluluk bir varış noktası değil, sürekli bir yolculuktur.
Kaynakça
1. Brickman, P., & Campbell, D. T. (1971). Hedonic relativism and planning the good society. *Adaptation-level theory*.
2. Brickman, P., Coates, D., & Janoff-Bulman, R. (1978). Lottery winners and accident victims: Is happiness relative? *Journal of Personality and Social Psychology*, 36(8), 917.
3. Csikszentmihalyi, M. (1990). *Flow: The psychology of optimal experience*. Harper & Row.
4. Lyubomirsky, S., Sheldon, K. M., & Schkade, D. (2005). Pursuing happiness: The architecture of sustainable change. *Review of General Psychology*, 9(2), 111-131.
5. Seligman, M. E. P. (2011). *Flourish: A visionary new understanding of happiness and well-being*. Simon and Schuster.
6. Schultz, W. (1997). Dopamine neurons and their role in reward mechanisms. *Current Opinion in Neurobiology*, 7(2), 191-197.
Bir yanıt yazın