Gözde Alkaç
Daha önce şöyle düşündüğünüz oldu mu: “Evet, bunu başardım ama daha iyisi olabilirdi.” Ya da belki de “Bir şey eksik, tam anlamıyla memnun olamıyorum,” diye bir hisse kapılmışsınızdır. İşte bu, mükemmeliyetçiliğin tatminsizliğe yol açtığı an!
Mükemmeliyetçilik, dışarıdan bakınca kulağa hoş gelebilir. “Ne var canım, insan kendinden çok şey beklemeli, öyle değil mi?” Ama işin içine girdikçe, bunun bazen nasıl bir tuzağa dönüştüğünü fark ediyoruz. Çünkü mükemmeliyetçi bir zihin için hiçbir şey asla yeterince iyi değildir. Peki, bu noktada bilim bize ne diyor? Psikolojide mükemmeliyetçilik genelde ikiye ayrılır. Uyumlu mükemmeliyetçiliğe sahip bireyler, hedeflerine ulaşmak için motive olur ve daha iyiyi başarma çabası içinde sağlıklı bir yaklaşım sergilerler. Ancak uyumsuz mükemmeliyetçiliğe sahip bireyler için durum farklıdır; burada kişiler, mükemmel olamayacakları korkusuyla ya adım atamazlar ya da her adımlarında kendilerini yetersiz hissederler. İşte tatminsizlik de tam burada devreye giriyor. Bir düşünün, büyük bir çaba harcıyorsunuz ve sonunda bir hedefe ulaşıyorsunuz. Ne olması beklenir? Biraz sevinç, kendinizi ödüllendirmek ya da en azından bir süre rahatlamak, değil mi? Ama hayır! İç ses diyor ki: “Daha iyi olabilirdi, belki de yeterince çabalamadın.” Bu sesi tanıdınız mı? İşte bu, mükemmeliyetçi zihnin oyunu.Bu durum sadece zihinsel değil, duygusal sağlığı da etkiliyor. Örneğin; tükenmişlik, anksiyete ve depresyon mükemmeliyetçiliğin sık görülen sonuçları. Sürekli daha fazlasını yapmaya çalışırken, farkında olmadan kendimizi yoruyoruz. Tatmin olamamak, hayatımızdaki güzellikleri görmemizi de engelliyor.
O halde ne yapmalı? Belki de ilk adım, kendimize daha nazik olmak. Hayatta her şey mükemmel olmak zorunda değil. Bir düşünün, hayat, sadece kusursuz olmaya çalışmaktan mı ibaret? Yoksa kusurlarıyla güzel mi? Belki de cevabı, mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakıp tatmini kucakladığımızda bulacağız.
Bir yanıt yazın